Çoğu zarar azı karar, sözü zannımca en iyi kaygıyı anlatan sözcüktür. Kaygının hiç olmadığı bir ortamda atalet; yani içinden bir şey yapma isteğinin gelmemesi olağan bir sonuçtur. Lakin kaygının kaldırabileceğimizden fazla olduğu ortamlarda elimizi kolumuzu bağlayıp potansiyelimizi sergilememizi engellemesi de bilinen bir gerçektir.
Mevzu çocuklar olduğunda kaygı duygusu daha da önem kazanabilmektedir. Bunun nedeni çocukların Duygu Düzenleyebilme Kabiliyetlerinin çok da gelişmemiş olmasıdır. Bu sebeple kaygı temelli duyguların esaretinden çocukları kurtarmak bir parça da biz yetişkinlerin vazifesidir. Bu sayede çocuklar kaygı gibi katlanması zor duyguların KALICI DEĞİL GELİP GEÇİCİ OLDUKLARINI biz yetişkinler sayesinde öğrenme fırsatı kazanmış olurlar.
Her yaş döneminde çocukları kaygıya sevk edecek bir takım unsurlar mevcuttur. Bunların ebeveynler tarafından bilinmesi çocukların yaşadığı kaygıların yaşlarına uygun olup olmadığını anlamalarını ve sağlıklı müdahale etmelerini kolaylaştırabilir.
Neredeyse bütün çocuklar belirli yaş dönemlerinde bir takım kişi, durum ya da olaylar karşısında kaygı tepkisi verirler.
Mesela bebekler 0-1 Yaş yüksek ve ani seslerden, ani hareketler ve düşmekten, ebeveynlerin yokluğundan ciddi derecede kaygıya kapılabilirler. Yapılması gereken ani hareketlerden kaçınmak ve bu dönemde uzun süre bebekten ayrı kalmamaktır.
Yürümeye yeni başlayan çocukların 1,5-2 Yaş ise bakıcılarının gitmesi ile ilgili korkular geliştirmesi ve buna paralel olarak yabancılardan çekinmesi bu dönemde olağandır.
Evden, aileden ilk ayrılmanın gerçekleştiği dönem ise 3 ila 5 yaş dönemidir. Bu dönemde kreş, gündüz bakımevi gibi yerlerle çocukların ilk tanıştıkları zamandır. Bu dönemin temel kaygısının ayrılma kaygısı olması muhtemeldir. Çocukların hayal güçlerinin geliştiği bu dönemde karanlıktan, hayali canavarlardan, yaratıklardan ve hayvanlardan korkmaları olağandır.
Okul hayatının başladığı 6 ila 9 yaş dönemi anne, babadan uzaklaşmanın verdiği kaygıyla okula karşı bir takım olumsuz tutumların kazanıldığı dönemdir. Bu dönemde arkadaşları tarafından reddedilmekten, dışlanmaktan, fiziksel zarar görmekten korkmak sık rastlanan sorunlardır. Derslerde başarısız olma endişesi de bu dönemde kendini gösterir. Ayrıca hayaletler, cinler, periler tarafından zarar göreceğinden korkmak ve bunların gece ve karanlık korkusu olarak dışa vurulması olağandır.
Ergenliğe giriş ve ergenlik olarak niteleyebileceğimiz 10 ila 15 yaş arasında gençlerin korku ve kaygıları da içinde bulundukları gelişimsel döneme uygun şekilde değişmektedir. Bu dönemdeki gençlerin birincil önceliği oldukları gibi kabul edilmektir. Kabul edildiğini hissedemeyen gençler bu dönemde bir takım kaygılar geliştirebilirler. Fiziksel görüntü üzerinden kendini dışa vuran popüler olma ve beğenilmeme kaygısı bu dönemde kendini göstermeye başlar. Akademik hayatta ve sportif faaliyetlerde başarısızlık da bu dönemdeki gençlerin en büyük kaygılarındandır.
En başta da belirtildiği gibi kaygı; çoğu zarar azı karar olan bir duygudur. Küçük bir çocuğun yabancılardan birazcık da olsa rahatsız olmaması çocuk kaçırma olaylarını düşündüğümüzde sıkıntı iken tamamen çekinik olması da bir problem teşkil eder.
Yine okula yeni başlayan bir çocuğun yaşadığı ayrılma kaygısı çok ileri düzeyde ise okul fobisi diye tarif ettiğimiz problem baş göstermekte ve çocukların eğitim ile alakalı ilk izlenimlerim maalesef olumsuz başlamaktadır. Ayrılma kaygısının hiç olmaması da anne ile çocuk arasındaki güvenli bağlanma ilişkisinde bir takım sorunlar olabileceğini akla getirmektedir.
Ergenlik döneminde bir gencin dış görüntüsüyle ilgili olması, başarıyı önemsemesi ve arkadaşları arasında popüler olmaya çalışması olması gereken bir durumdur. Bunların aşırıya kaçtığı durumlarda kişisel bakımını tamamen bırakan pespaye bir genç ortaya çıkarken, diğer uçta dış görünüşüne olan takıntısı yüzünden aynanın karşısından ayrılamayan ve beğenilmeyi tek hedef haline getiren gençler ortaya çıkabilmektedir. Her iki durumda görüldüğü gibi olumlu sonuç vermemektedir.
Yetişkinlerin her gelişim dönemine özel birtakım korku ve kaygıların olağan olduğunu bilmeleri ve aşırıya kaçan durumlarda çocuklarına destek olmaları gerekmektedir. Bazı durumlarda ise işin içinden çıkamadığın da bir ruh sağlığı uzmanından yardım almak içinde bulunan dönemi rahat atlatabilmek adına önem arz etmektedir.
Eğer sizin de çocuğunuz normalin üstünde bir kaygı yaşıyor ve potansiyelini tam olarak ortaya koyamıyorsa pedagojik destek ve oyun terapisi için Samsun Atakum’da Uzman Klinik Psikolog Hasan DURAN’dan yardım alabilirsiniz.
Sağlıcakla kalın…
Hasan DURAN
Uzman Klinik Psikolog (Samsun Pedagog)