Günümüzde, bu kadarı da olmaz! dediğimiz birçok şey global, toplumsal ve bireysel düzeyde son hız yapılmaya devam ediyor. Ve yapanların yaptıkları şeyin doğruluğundan zerre kadar şüpheleri olmadan. Bu kadarı da olmaz denilen şeyleri yapmak ağır derecede kişilik bozukluğu göstergesidir ve altında: bölme, yansıtma ve yansıtmalı özdeşim denilen mekanizmaları barındırır.
Bölmede kişinin kendiliği iyi ve kötü olmak üzere ikiye bölünmüştür. Ve bölme mekanizmasına sahip kişilerin en çok zorlandığı şey içindeki kötüyü sahiplenmektir, onun varlığına tahammül edemezler.
Tam da bu noktada yansıtma mekanizması devreye girer ve sahiplenilmekte güçlük çekilen kötü yanlar başkasında aranmaya başlanır.
Ama içimizdeki kötüyü başkasında görmek (yansıtmak) mevzu ağır kişilik bozuklukları olduğunda kâfi gelmez. Sizi kötü davranan birine, bir anlığına da olsa dönüştürmeleri gerekir. İşte bu olduğunda siz gerçekten kötü ve cezalandırılması gereken birine dönüşürsünüz. Soykırımların, kadın cinayetlerinin… arkasında hep bu mekanizma vardır.
Özünde kendini sevilebilir bulmayan (bölme) birinin karısını sürekli göz hapsinde tutması, olur olmaz ithamlarda bulunması (yansıtma) olanlara dayanamayıp ayrılmak isteyen kadının, en başından beri erkeğin korktuğu onu sevmeyen kadına dönüşmesi anlamına gelir (yansıtmalı özdeşim). Sanki kötü biri olduğu kanıtlanmış gibi, artık her şeyi ona müstehak görür.
Bu durum gözümüzün önünde yaşanan s*ykırımda da kendini göstermektedir. Her fırsatta insanları evinden edip, topraklarına el koyan malum devletin karşılık gördüğünde: karşımızda bizi yok etmek isteyen insanlar var ve biz onları yok etmezsek onlar bizi yok edecek diyerek soykırımı meşrulaştırmaları gibi.
Hasan DURAN
Klinik Psikolog







